- Salı Eylül 4th, 2018
- Posted by: admin
- Category: Bizden Haberler
 
		Gerçek Kredi Maliyetleri Cep Yakıyor
Teşekkürler Ticaret Gazetesi / Özel Haber – Nurettin Baki
Dövizin yukarı yönlü dalga göstermesi, dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmeler özellikle bankaları faiz arttırma ile karşı karşıya bırakıyor.
Dövizin yukarı yönlü dalga göstermesi, dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmeler özellikle bankaları faiz arttırma ile karşı karşıya bırakıyor. Bankalar da gerek artan döviz kurları gerekse uluslararası kredi derecelendirme kurumlarının verdiği düşük notlar nedeni ile müşterilerin verdikleri kredi faiz oranlarında artış yapmak zorunluluğu içinde kalıyor. Ekonomist ve Yatırım Uzmanı Burak Oğuz gazetemize bankaların kredi faiz oranlarının güncel genel değerlendirmesini yaparak bu olumsuz ortamın nasıl oluştuğunu anlattı. Oğuz, bankaların son dönemde kredi faiz oranlarını yüksek tutmasını, dış piyasadan kaynaklanan olumsuz gelişmeler ile Türkiye’nin kendi iç dinamikleri ve problemlerine bağlı olarak geliştiğini söyledi. Özellikle dünyada ve Türkiye’de ucuz para döneminin sona erdiğinin altını çizen Oğuz, Türkiye’nin bu güne kadar döviz olarak aldığı ucuz paranın doğru bir şekilde değerlendirilmediğini ifade etti.
Türkiye’nin beş büyük bankasının kredi faiz oranlarını da paylaşan Oğuz, “Bankaların ayakta kalması için faizi artırmaktan başka çaresi kalmadı. Beş büyük bankanın yıllık kredi faiz oranları ise şöyle: Ziraat Bankası yüzde 22,80 İş Bankası yüzde 24,60 Halk Bankası 27,60 Garanti Bankası yüzde 31,44 Akbank yüzde 33,60 Yapı Kredi Bankası yüzde 33,60 oldu. Doğru adımlar atılmazsa bu kredi faiz oranları değişen iç ve dış dinamiklere bağlı olarak artmaya devam edecektir” dedi.
Bu arada yaptığımız araştırmalara göre bankaların kredi faiz oranları yüzde 22-35 bandında seyretmesine rağmen, ‘kredi maliyetlerinin’ bankaya göre yüzde 35 ile 50 arasında olduğu görülüyor. Bu nedenle bugünlerde borçlanma ile karşı karşıya kalan kişi ve firmaların gerçek borçlanma maliyetleri bakımından daha bilinçli olmaları lazım.
“Türkiye’deki döviz betona gömüldü”
Faizlerin yükselmesinin birçok etkeni olduğunu hatırlatan Oğuz, bu etkenleri sebep ve sonuçlarıyla tek tek sıraladı: “Hem dış piyasadan kaynaklı hem de Türkiye’nin kendi iç dinamikleri ve problemlerine bağlı olarak faizde yükselme kaçınılmaz oluyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor. Türkiye, bu güne kadar döviz olarak almış olduğu ucuz paraları doğru alanlara ve katma değer yaratacak ihracata yönelik yatırımlara yönlendiremedi. Tam tersine betona, binaya ve ranta gömdüğü için gelinen noktada maalesef bu paraları geri ödemek istediği zaman yeteri kadar kaynağa sahip olmadığı için ödeyemiyor” ifadelerini kullandı.
“Pahalılaşan paraya ulaşmak zorlaştı”
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin pahalılaşan paraya ulaşmakta zorlandığını dile getiren Oğuz, “İkinci bir etken olarak Amerikan Merkez Bankası(FED) ucuz para dönemini bitirip faiz artışına geçerek parayı pahalılaştırmaya başlayınca; tüm dünyada olduğu gibi özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde paraya ulaşım daha da zorlaştı ve pahalılaştı. Bu da şu demek; paraya ulaşmak istiyorsanız daha yüksek bir maliyet ödemeniz lazım. Bu hem Türkiye Merkez Bankası açısından geçerli hem de Türkiye’deki borç alan bankalar, finans kuruluşları ve özel şirketler için geçerli. Dolayısıyla dünyadaki ve Türkiye’deki bu gelişmeler Türkiye gibi ekonomisi kırılgan olan gelişmekte olan ülkelerde son derece olumsuz olarak yansıdı. Sadece faiz değil, dövizdeki artış, enflasyonda artış ve öncesinde dış ticaret açığının artması gibi etkenlerin bozulmasıyla birlikte dünyadaki gelişmeler; özellikle Amerika cephesinde Türkiye ile olan restleşme, ABD’nin yaptırımları, ticaret savaşları gibi etkenleri üst üste koyduğumuzda uluslararası piyasaları açısından Türkiye’ye yansıması olumsuz oldu” diye konuştu.
“Bozulan dengeleri toparlamak kolay olmayacak”
Oğuz; “İç piyasada değerlendirildiğinde maalesef Türkiye’nin son birkaç yılda yaşamış olduğu ekonomik ve siyasi problemler, seçim üstüne seçimle birlikte bütçe dengelerinin bozulması, mali disiplinden sapılması ile makro rakamlarda bozulmalar meydana geldi. Gerek firmalar, gerekse vatandaş tüketime, harcamaya ve bununla beraber borçlanmaya alıştı. Şimdi bunun toparlanması lazım ama bu kolay olmayacak. Bütün ekonomi, finans piyasaları bankaların temelini oluşturduğu için bu da ister istemez bankaları kötü etkiledi. Türkiye’deki bu olumsuz gelişmeler maalesef Türkiye’nin risk primini de artırdı. Yine aynı şekilde Kredi derecelendirme kuruluşlarının da olumsuz rapor vermesi de Türkiye’nin risk primini artırdı. Dolayısıyla Türkiye daha yüksek maliyetle paraya ulaşmak durumunda kaldı. Yani Türkiye yüksek faizle para almak zorunda kaldı. Faizi yüksek alıyorsanız yüksek de satmanız lazım. Bu da ister istemez kredi faiz oranlarının artmasına neden oluyor” şeklinde konuştu.
“Holdingler, bankaları baskı altına alıyor”
Oğuz, son olarak büyük holdinglerin bankalar üzerine baskı uyguladığını ifade ederek şunları söyledi: “Büyük holdinglerin bankaların üzerindeki borç yapılandırma, borç ötelendirme baskısı, bankaların nakit akışlarını olumsuz etkiledi. Bankaların elindeki nakit akışının azalması, paraya ihtiyacın fazla olması ve talebin yüksek olması doğal olarak bankaların da maliyetlerini artırdı. Bahsettiğimiz tüm bu nedenlerin birleşmesi sonucunda bankalar faiz arttırma yoluna gittiler. Bankacılık sistemi para alış verişi üzerine döner. Bankaların topladıkları nakit için artık daha yüksek bir bedel ödemiş olmaları, ellerindeki paraya kar koyup satmak ile karşı karşıya kalmalarına neden oldu. Bunlar da karşımıza maalesef yüksek bir faiz oranı olarak geliyor. Şuan da alınan tedbirlerin onda biri bir yıl önce alınsaydı hem ekonomi bu kadar ateşlenmeyecekti hem de döviz bu oranları görmeyecekti”




